Emel Musa
Tunuslu şair ve yazar
TT

İhmal edilmiş çocuklar: Karmaşık bir dünyanın kurbanları…

Çocuğun bir kişiden ibaret olduğunu ve olması gerektiği gibi olması için tüm ihtiyaçlarını karşılamanın yeterli geldiğini düşündüğümüzde büyük bir hata yaparız. Gelgelelim veliler, genel olarak aileler ve de eğitimciler bu düşüncenin temsil ettiği korkunç hataya düşerler.

Çocuk, karmaşık bir insandır ve salt doğa bilimleriyle deneye dayalı bilimlerin ilkeleri onun için geçerli değildir.

Çocuğun çeşitli görünümlere, yeteneklere, algılara ve etkileşimlere sahip olduğu, gözlemlenebilen bir gerçek. Mesela her bir öğrencinin benzersiz bir örnek teşkil ettiğini ve diğerlerine benzemediğini keşfettiğimiz eğitim alanı bu gerçeği teyit ediyor.

O yüzden bugün eğitimle ilgili konuşmaların kapsamı dar olmamalı ve sadece okulların altyapısına, ulaşım araçlarına ve öğrencinin ailesinin maddi durumuna değil, iyi eğitimin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde ifade edilen pedagojik içeriklerin kalitesine de odaklanılmalıdır.

İyi eğitimin yorumuna dahil edilmeyen bazı konular var. Tanımlanması zor çeşitli güçlükler çeken ve bu yüzden öğrenme sürecinde birtakım zorluklar ve meydan okumalarla yüzleşen kişilerin eğitim hakkı da bunlardan biri.

Onlar, öğrenme deneyimini omuzlarına yük olan zorluklarla yaşayan, ihmal edilmiş çocuklardır. Biz, bu konu hakkında konuşmaktan kaçınıyoruz. Peki ama öğrenme sıkıntısı olan çocuklar hakkında gerektiği gibi mi düşünüyoruz? Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar için net ve sürdürülebilir planlar geliştirdik mi? Şeker, kalp ve başka hastalıklardan mustarip olan ve çok özel bir bakıma ihtiyaç duyan çocukların olduğu, yeteri kadar aklımıza geliyor mu?

Engelli çocuklara gelecek olursak… Engelliliğin açık ve gözle görülür olması nedeniyle ve peş peşe gelen kuşakların biriken çabaları sayesinde ülkelerin altyapıda ve başka konularda, engelli çocukların varlığını ve toplumsal yaşama dahil olmaları için onların özelliklerini ve ihtiyaçlarını hesaba katmamız gerektiğini dikkate almaya başladığı söylenebilir. Bu, ülkelerimizde çocuklardan çok yetişkinlerin yararlanabileceği bir koşul haline geldi.

Hayallerdeki çocuğun sağlık ve esenlik timsali olmasını anlıyoruz. Ancak hastalık çeken ve zorluk yaşayan çocuklar da var ve toplumsal yaşama dahil olmak, destek görmek, bakım ve yardım almak onların da hakkı.

Bu yüzden günümüzde eğitim, sadece bir okuldan, eğitimciden, öğrenciden ve pedagojik bir programdan ibaret değil. Özel ihtiyaçları ve zorlukları olan çocuklar için özel kadroların da sağlanması gerekir.

Geçen yüzyılda bu tür zorluklar yaşayan çocukların sayısı, dikkate değer değildi. Ülkelerin odak noktası, özel ihtiyaçlarını zar zor temin eden ezici çoğunluktu. Arap ülkelerinin çoğu, bir işgal tecrübesi yaşamış ve bağımsızlık mücadeleleri onları yormuştu. Devletlerin ve ülkelerin genel inşası da yüz yıl geçmesine rağmen bitmedi. Yani çoğunluğun ihtiyaçlarına odaklanılması, her bakımından anlaşılır bir durumdu.

Ancak özellikle son yirmi yılda öğrenme zorluğu yaşayan, otizmli olan ve kronik hastalıklar çeken çocukların sayısında dehşet verici bir artış ve çok yüksek oranlar kaydedildi. Bugün bu çocuklar, önceden olduğu gibi azınlık değiller. O kadar ki otizmli bir çocuğun yer almadığı geniş bir aile yok. Okulda öğrenme güçlüğü çeken bir öğrencinin olmadığı bir bölüm neredeyse yok… Dolayısıyla engelli çocukları, özel gereksinimleri olan çocukları ve öğrenme güçlüğü çeken çocukları hesaba katarsak çocukların demografik boyutunun yarısını oluşturabilecek devasa bir demografik büyüklükle karşı karşıyayız. Bu durumda sayıları, bu zorluklardan şikâyetçi olmayanlarla eşitlenen bu çocuk grubunun ihtiyaçlarını eğitim politikasına dahil eden bir siyaset gerekiyor.

Yeni yaşam biçiminin baskıları, beslenme tarzlarıyla bunun etkileri, günümüz ailelerinin yüzleştiği şiddet, gerginlik ve boşanma sorunları ve tüm bunların yanında telefon bağımlılığının ve çocuğun sanal alemde tek başına uzun saatler geçirmesinin sebep olduğu olumsuz ve tehlikeli etkiyi de göz önünde bulundurduğumuzda bu artış, elbette normal.  

Toplumların karşı karşıya kaldığı olgular, kırılganlık özelliğiyle öne çıkan çocuklara da yansıyor artık. Toplum, bu olguların ve değişikliklerin bedelini öderken, çocuklar da mağdur oluyor. Toplumların bu duruma çözüm, refakat ve destek bulması lazım. Çünkü onlar çocuk ve bizim sorumluluğumuzda. Üstelik yarının nesli ve toplumlarımızın devamlılığının teminatı da onlar.   

Bu çocuklar konusundaki sessizliğin, özel bakımlarının gerektirdiği yüksek maliyetten kaynaklandığını biliyoruz. Üstelik sayıları da az değil. Ancak maliyet sınırlayıcı olmamalı. Onlar bir çocuk ve nesil olarak önemlidirler. Yarınlarda etkili olması ve bizim sebep olduğumuz zorlukların üstesinden gelmesi için çocuğa refakat etmek ve bakımını üstlenmek de bizim çıkarımızadır.

Bu çocuklar, artık ihmal edilemez. Mağdur olduklarını inkâr etmek de artık mümkün değil. Devlet, seçkinler, dernekler ve uluslararası kuruluşlar olmak üzere tüm tarafların bu çocuklara yapacağı yatırımla bu durumun düzeltilmesi gerekir. Yatırımın büyüklüğünün, ihmal edilmiş mağdurların büyüklüğüne denk olması da önemlidir.