Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Varoluşa meydan okuma

Arap yazarlar her gün ülkelerinin ve diğer devletlerin yaşadığı krizler, sorunlar, meseleler ve sorular hakkında konuşmak için birbirleriyle yarışıyor. Bunlar çoktur, saymakla bitmez, ancak prensipte çözülebilirler. Hakkında her zaman konumunun, halkının, ‘varoluştaki’ yerinin yok olması korkusuyla yazılan konulardan biri de Lübnan. Tüm yorumcular, Lübnan'ı sevenler, ondan nefret edenler ve onu çok az önemseyenler ya da hiç önemsemeyenler, bu ülke hakkında sanki bir iç savaşın, bölgesel bir savaşın ya da küresel bir savaşın eşiğindeymiş gibi yazıyorlar.

Tüm yazarlar, düşünürler ve analistler, analizlerinin sonunda önerecek çözümler bulurlar. Ancak Lübnan hakkında yazarken, herhangi bir makaleyi okumayı bitirdiğinizde, merak içinde kalırsınız: Kaçmak için en iyi yol hangisi? Ne tür bir ilacı unutmamalısınız? Hangi koltuk değneği diğerlerinden daha pratik?

Lübnan'la ilgili her şey varoluşsaldır. Diğer her şeyin öngörülebilir bir çözümü vardır: Babu’l Mendeb, Somali, Suriye'nin birliği, Libya hükümeti, ABD-İran çatışması, Çin-Tayvan sorunu ve Lübnan hariç Birleşmiş Milletler'in (BM) kuruluşundan bu yana gündeminde olan her konu... Hükümetin kurulması varoluşsaldır ve çöküşe yol açmayabilir. Silahların devlet otoritesi altında kısıtlanması, kiminle kimin arasında olduğunu bilmesek bile iç savaşa yol açar. Önemli olan tek şey iç savaştır.

Bu ülkenin sırrı ne? Neden herkes ona bir yükmüş gibi davranıyor? Sanki dünyadaki tüm hataların sebebi oymuş gibi, içindeki gruplar arasındaki en ufak bir siyasi anlaşmazlıkta hemen en kolay çözüm ortaya atılıyor: Varoluş.

Gazze Şeridi'nin bugüne kadar kaç kez yerle bir edildiğini ve daha kaç daha yerle bir edileceğini bilmiyoruz. Ama onun işlerine, terk edilmesine ve katliamlarına karışanlar ‘varlığından’ korkmuyorlar.

Yüz yıl önce Lübnan'ın kuruluşundan bu yana, insanlar onun varlığına nedensiz bir hastalıkmış gibi davrandılar. Kimileri onunla bölündü, kimileri ona karşı bölündü, kimileri de onun tarafından reddedildi.

Sabah gazetelerini okuduğunuzda, Lübnan'ın ‘varlığı’ ve elma mevsimi eşit derecede önemlidir. Her zaman değil, bazen mevsim daha fazla kıskançlığa ya da daha fazla dürüstlüğe neden oluyor. Bazen bazı yazarların, milletvekillerinin ya da siyasetçilerin söylediklerini okursunuz ve kendi kendinize şöyle düşünürsünüz: Onlar haklı.

Varlık ve Hiçlik'in yazarı Jean-Paul Sartre şöyle der: “Eğer varoluş buysa, neden var olalım?”