Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Okumak, secde ve kurbanın simgesel değeri

“Okumak” İslam’ın ilk emri ve Hz. Peygambere indirilen ilk vahiydir. Bu nedenle önemi herkesçe kabul gören bir husustur. Biz burada okumanın öneminden ziyade “doğru okuma” üzerinde duracağız. Zira doğru okumanın başlığımızda yer alan “secde ve kurban” ile de ilgisi vardır.
İlk nazil olan ayette yer alan “oku” emrinin ne tür bir okumayı ifade içerdiği zikredilmemektedir. Bu emir, öncelikle Kur’an’da vahyedilen esasların düşünülmesinin yanında, okunabilir olan her şeyin okunmasını muhataplardan istemektedir.
Okumanın içeriği net olarak ifade edilmese de okumanın kimin adıyla/kimin adına yapılması gerektiği son derece açıktır:

 “Yaratan Rabbin adıyla/adına”
Okuma belirli biri adına olacağına göre istediğimiz gibi istediğimiz şeyi istediğimiz şekilde okuyamayacağız demektir. Yani her okuma, okuma sayılmayacak böylece, sadece Rabbin adıyla, Rab adına, Rab namına okunanlar okunma sayılacaktır.[1]
Zira Alak suresinin ilgili ayetlerinde ifade edildiği gibi insan Allah adına okumayı bıraktığında “kendi adına okumaya ve anlamlandırmaya başlayacak ve bu şekildeki davranış onu azgınlaşamaya ve tuğyana sevk edecektir:

Hayır; doğrusu, Allah’ın adı ile okumayan insan, sahip olduğu bilgi, güç ve servetle şımararak azgınlık eder! Kendisini —Allah’ın yol göstericiliği de dahil— her türlü ihtiyacın üstünde gördüğü için.” (Alak 96/6-7)

Okumayı emreden ayetlerin hemen peşinden "Hayır doğrusu, insan, azgınlık eder! Kendisini her türlü ihtiyacın üstünde gördüğü için” şeklinde ifade edilmesi okumanın önündeki engeli koyuyor gözümüzün önüne. Okumamak kendini yeter görmekten kaynaklanıyor.

Doğru okumayı gerçekleştiremeyenler Allah’a kulluk etmek bir yana kulluk edenleri de engellemeye başlar. Üstelik kendileri yanlış yolda, kulluk yapanlar doğru yol üzere olsalar bile! (Alak 96/9-14) İşte bu aşama da “secde” kavramı devreye girmektedir.

Sözlükte “eğilmek, boyun eğmek, tevazu ile alnı yere koymak” anlamındaki sücûd masdarından gelen secde, fıkıh terimi olarak namazda alın, burun, el ayaları, dizler ve ayak parmakları zemine değecek şekilde yere kapanmayı ifade eder.[2] Aynı zamanda kulun Allah’a en yakın olduğu an olarak da ifade edilir.
Secde cennette Hz. Peygamberle birlikte olmayı kolaylaştırır. Ashab-ı Suffe’den olan Ebû Firâs Rebîa İbni Ka’b el-Eslemî’nin Hz. Peygamberle olan diyaloğu buna işaret eder:

“Resûlullah (sav) ile birlikte gecelerdim. Abdest suyunu ve öteki ihtiyaçlarını ona getirirdim. Buna karşılık bir keresinde bana:
- “Dile (benden ne dilersen)” buyurdu. Ben:
- Cennette seninle beraber olmayı isterim, dedim. Hz. Peygamber:
- “Başka bir şey istemez misin?” buyurdu. Ben:
- Benim dileğim bundan ibarettir, dedim. Hz. Peygamber:
- “Öyleyse çok secde ederek, kendin için bana yardımcı ol!” buyurdu.[3]
Burada Hz. Peygamberin kastettiği secde, sadece bilinen manasından yani alnı yere koymaktan ibaret değildir. Burada kastedilen secde; alnın yere konmasıyla birlikte insan nefsinde ortaya çıkan derin manadır, Allah’ın celalinin, azametinin, rahmetinin ve sevgisinin yansıması, buna karşılık hudu’nun, ta’zimin hayata geçerek ete kemiğe bürünmesidir.
Son olarak da emir ve yasaklarıyla İslâm'da ifadesini bulan Allah’ın rahmetinin karşısında mutlak itaattir. Bu anlayışla yapıldığında secde, kişiyi cennete ulaştırır ve bundan daha da önemlisi Allah’a yaklaştırır.[4]
Şimdi tekrar “Oku!” emrine dönelim. Okuma doğru mercii adına yapıldığında doğru mercie secde etme sonucunu doğurur. Allah’a yapılan secdeler insanı Allah’a yakınlaştırır. Demek ki kul Allah’a yakın olmak istiyorsa, Allah adına okuyacak, Allah’a secde edecektir. Bu ona kurbiyyet yani Allah’a yakın olmayı kazandıracaktır.
O halde ey insan Rabbine yakın olmak istiyorsan; zalimlerin baskı ve işkencelerine asla boyun eğme! Sen ruhunla, benliğinle Allah’ın emir ve yasaklarına itaat ederek hayatı onun adına oku/yaşa ve yalnızca ve yalnızca O’nun huzurunda ve O’nun için secdeye kapan ve yaklaş!
Arifesinde bulunduğumuz günler Allah’a yakınlaşmanın en güzel şekillerinden biri olan kurban ibadetinin ifa edileceği “kurban bayramı” günleridir. Kurban, gerek maddî gerekse manevi her türlü yakınlaşmayı ve yakın olmayı ifade eder.
Her ne kadar yaklaşmakta olan “Kurban Bayramı”nı ifade etmek için “Kurban” kelimesini sadece Türkler ve Osmanlı bakiyesi topraklarda yaşayanların bir kısmı kullanıyor olsa da, bu isimlendirme, Ali İmran 3/128, Maide 5/27 ve Ahkaf 46/28. ayetlerde Allah'a sunulan şeylerin “kurban” olarak isimlendirilmesiyle ilişkilendirilebilir
O zaman gelin kurbanlarımızı doğru merci adına okumanın, doğru mercie secde etmenin ve doğru mercie yakınlaşmanın sembolik ifadesi kılalım!
 “İkra, Vescud vakterib/ Oku, secde et ve yakınlaş”
Kurbanınız ve bayramınız Allah’a yakınlaşmanıza vesile olsun.
[1] Ali Küçük, Besairu’l Kur’an, 18/30
[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/secde Erişim 22.07.2020.
[3] Müslim, Salât 226; Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Nesâî, Tatbîk 79
[4] Abdulhalim Mahmud, Kadıyettu’t Tasavvuf & el-Munkızu mine’d Dalal, 165.