Cihad Azur
Uluslararası Para Fonu (IMF) Ortadoğu ve Orta Asya Bölge Direktörü
TT

2021’i nasıl farklı bir yıl kılabiliriz?

Eşi görülmemiş bir krizin ardından, ekonomilerini dönüştürmeleri ve vatandaşları için daha iyi bir gelecek inşa etmeleri için Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin önünde her nesilde yalnızca bir kez tekrarlanan bir fırsat belirmiş bulunuyor.
Politika yapıcıların önündeki seçenek açık: Pandemi bölgenin yıllarca geriye gitmesine mi yol açacak yoksa ülkeler daha yeşil ve kapsayıcı bir geleceğe giden yolda istikrarlı bir şekilde ilerleyerek mi salgından çıkacaklar?
Bölge pandeminin ikinci yılına girerken, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için son ekonomik tahminlerimiz riskleri ve fırsatları göstermektedir.
Bölge yukarı yönlü bir toparlanmaya tanık oluyor. Reel GSYİH büyümesinin 2021'de yüzde 4'e ulaşması bekleniyor. Ancak, ülkeler arasında toparlanmanın seviyesinin birbirinden büyük ölçüde farklı olmasıyla birlikte ufku olağanüstü bir belirsizlik kaplıyor.
Herhangi bir ülkedeki yakın vadeli beklentileri, Kovid-19 aşısı edinme imkanı belirliyor. Erken aşılama yapan ülkelerin (Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri gibi) Ekim ayı sonu tahminlerimizle karşılaştırıldığında 2021 yılında ortalama olarak beklentilerimize göre daha yüksek büyüme oranlarına ulaşacağını tahmin ediyoruz. Aşılamada geç kalan ülkelerin ise (kırılgan ve çatışmalardan etkilenen ülkeler ile gelirsiz ülkeler) toparlanma için önlerinde daha uzun zamanları olduğunu düşünüyoruz. Turizm başta olmak üzere yüksek temaslı sektörlere bağlı olan ülkeler ve  pandeminin başlangıcında önemli mali destek sağlama kapasitesinden yoksun kalan ülkelerde de beklentiler daha zayıf.
Kriz ayrıca uzun süredir devam eden ve bölgedeki ilerlemeyi engelleyebilecek kırılganlıkları şiddetlendirdi.
*Gençler, küçük ve orta ölçekli işletmeler için zor bir dönem; pek çok ülke, iş fırsatları yaratma ve özel sektör faaliyetlerini genişletme konusunda her zaman zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Ama bu sorunlar pandemiyle birlikte şiddetlendi. Örneğin genç işsizlik oranları 2020'nin dördüncü çeyreğinde Fas'ta yaklaşık yüzde 32'ye, Ürdün'de yüzde 55'e ulaştı. Kriz, birçok ülkede birincil iş kaynağı olan yüksek temas gerektiren ve yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketler ile küçük ve orta ölçekli işletmeleri ciddi şekilde etkiledi.
*Borç ve finansman ihtiyaçları: Bütçe açıkları ve borçlarla ilgili endişeler arttı ve finansman ihtiyaçlarında artış yaşandı. Düşen gelirler ve ülkelerin ekonomik durgunluğa karşı koymak için gerekli hayati desteği sağlama planları gölgesinde, mali açıklar (2019'da yüzde 3,8 olan oranına  kıyasla) 2020'de GSYİH'nın yüzde 10,1'ine ulaşacak kadar genişledi. Sonuç olarak, 2020'de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki ülkelerin neredeyse yarısında borç GSYİH'nın yüzde 70'inden fazlasına yükseldi. Finansman ihtiyaçlarında da önemli bir artış oldu. 2021-2022 döneminde Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gelişmekte olan piyasalarda yüksek kalması ve bazı ülkelerde GSYİH'nın yüzde 15-20'sini aşması bekleniyor. Yerel bankalar bu ihtiyaçların büyük bir kısmını karşılayabilseler de, bankacılık sektörünün bağımsız kuruluşların borçlarına daha fazla maruz kalması, özel sektöre sağlanan kredileri ekarte edip toparlanma sürecini sabote edebilir.
Sonuç olarak, pandemi bölgenin şirketler sektöründe derin ve kalıcı izler bırakabilir. Orta vadede kriz öncesi beklentilerle karşılaştırıldığında, petrol fiyatlarının yükselmesi, petrol ihraç eden ülkeler üzerindeki etkiyi hafifletmeye yardımcı olurken, bölgedeki petrol ithalatçısı ülkelerin reel GSYİH'sinin yüzde 8 ila 9 puan düşmesi bekleniyor. Bu birçokları için 10 yıllık bir kayba neden olabilir.
Peki, 2021’i nasıl farklı bir yıl kılabiliriz?
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki politika yapıcılar, politika oluşturma, bölgesel ve uluslararası iş birliği bağlarını geliştirme konusunda temkinli bir yaklaşım benimseyerek iyileşme hızını hızlandırma ve daha iyi bir gelecek inşa etme fırsatını yakalayabilir.
Sağlık krizinin sona ermesi en acil öncelik olmaya devam ediyor. Tüm ülkelerin aşılara yeterli ve eşit erişime sahip olmasını sağlamak için bölgesel ve uluslararası iş birliği gerekiyor. COVAX mekanizması için finansmanın artırılması, fazla aşıların, dağıtım ve lojistik düzenlemelerdeki uzmanlık deneyiminin bunlara ihtiyaç duyan ülkelere sağlanması bu çabaya yardımcı olacaktır.
Ülkelerin toparlanma sürecini nasıl yönetecekleri, yüksek borçluluk seviyeleri ve artan finansman ihtiyaçlarıyla nasıl başa çıkacakları önümüzdeki yıllarda öne çıkan unsurlar arasında yer alacak. Genel olarak, mevcut politikaların ekonomileri yönlendirmek için sundukları destek, esnek ve hak odaklı olmalı, toparlanma sağlamlaşana kadar sürdürülmeli. Destek politikaları yoluyla hareket etme alanına sahip olmayan veya sınırlı bir alana sahip olan ülkeler, ekonomiyi desteklemek ile borcun sürdürülebilir sınırlar içinde kalmasını sağlama alma arasında bir dengeye ihtiyaç duyacaklar. Güvenilir bir orta vadeli mali çerçeveye dayalı mali konsolidasyon ve yapısal reformlar, borçların yükünü azaltmak ve büyümeyi korumak gibi ikili bir hedefi gerçekleştirebilir.  Aynı zamanda, orta vadeli borç yönetimi stratejileri kullanılarak ve yerel sermaye piyasalarının geliştirilmesinde daha büyük ilerleme kaydedilerek finansman riskleri azaltılabilir.
Tüm ülkeler için, güçlü yönetişim ve artırılmış şeffaflık, kamu harcama verimliliğini artırabilir ve büyük kamu sektörleri ile devlete ait işletmelerde reformları teşvik edebilir. Ülkeler, örneğin dijitalleşme ve teknolojinin devlet yardımı dağıtımını nasıl artırabileceği gibi salgının verdiği derslerden yararlanarak sosyal güvenlik ağlarının kapsamını genişletebilir.
Daha genel olarak, teknoloji ve dijitalleşmeye erişimin artırılmasının yanı sıra eğitime yatırım yapılması, iş ortamını iyileştirme çabaları, şirketler arasında adil rekabeti sağlayacak koşullar yaratılmasıyla gelişen ve dinamik özel sektörlerin temeli atılabilir. Bu, bölgedeki uzun vadeli beklentiler için belki de en büyük risk olan, hızla genişleyen nüfusun fırsat eksikliği sorununun çözülmesine yardımcı olacaktır.
Geleceğin dirençli ekonomilerini inşa etmek için, iklim değişikliği politik gündemin en üstünde yer almalı. Mevcut an, iklim değişikliğine dayanabilecek altyapıya yatırım yaparak, bölgede petrol ihracatçısı ülkelerdeki ekonomiyi çeşitlendirme programlarına ivme kazandırarak, ülkelere kurtarma programlarından yararlanma fırsatları sunuyor. Akaryakıt fiyatlarına yönelik genel sübvansiyonların kaldırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanılmasıyla birlikte bu çabalar, daha yeşil bir ekonomiye geçişi kolaylaştıracak ve Ortadoğu ile Kuzey Afrika ülkelerinde büyük istihdam fırsatlarının önünü açacaktır. Bu yolda cesaret verici adımlar arasında Suudi Arabistan tarafından yakın zamanda açıklanan karbon emisyonlarını azaltma girişimi de var.
Bu yıl ekonomilerde gerekli dönüşümleri gerçekleştirerek ilerlemenin yanı sıra salgını sona erdirmeyi amaçlayan politikalar düzeyinde cesur bir gündemle, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, krizden daha güçlü şekilde çıkabilir. Daha sağlam, yeşil ve herkes için kapsayıcı bir geleceğe yönelebilir.