Suriye içi ile dünyanın beş kıtasında 130'a yakın ülkeye ulaştığı söylenen diaspora ülkeleri arasında, Suriyelilerin ne kadar yayılmış olduklarına ilişkin kesin bir istatistik bulunmuyor. Kesin genel istatistikler bulunmadığından, bu konuda daha ziyade tahminlere dayanılıyor. Ancak bu tahminlere başvurulduğunda da belirli bir düzeyde inceleme ve karşılaştırma yapmak ve Suriye'deki çatışmanın gerçekliğindeki ortak siyasi kullanım tünelinden çıkmak gerekiyor.
En yaygın tahminler, Suriye nüfusunun yarısından fazlasının ülkeyi terk ettiği yönünde ve bu, 13 yılı aşan, Suriyelilerin insani ve maddi yaşamlarında, çeşitli alan ve faaliyetlerinde feci izler bırakan çatışmanın sonucu göz önüne alındığında kabul edilebilir bir tahmin. Komşu ülkelerdeki yoğun Suriye varlığının gerçekliği de diasporadaki Suriyelilere ilişkin popüler değerlendirmeyi destekliyor. Yaklaşık 4 milyonu Türkiye'de olmak üzere, komşu ülkelerde Suriyelilerin sayısının 6 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Suriye çevresinin ikinci halkasındaki Körfez ülkeleri ile Kuzey Afrika'da 4 milyondan fazla Suriyeli bulunuyor. Yaklaşık 5 milyon kişi ise Suriyelilerin sayısının bir milyonu aştığı Batı Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere düzinelerce ülkeye yayılmış durumda.
Suriyelilerin ölümün ve kapsamlı yıkımın merkez üssünden kitlesel çıkışı, bir yönüyle çatışmanın koşullarını yenme yeteneklerini gösteriyor. Uluslararası toplumun değişimde kendilerine yardım etmekten geri kalması karşısında Suriyeliler özgürlük, adalet, eşitlik ve tüm Suriyeliler için daha iyi bir yaşam talepleri doğrultusunda çatışmayı sonuçlandırmakta başarısız oldular.
Göç yolunda büyük kalabalık, uluslararası hukuka göre serbest dolaşımı engelleyen sınırları ve prosedürleri zaman zaman ihlal etti. Büyük bir insani bedel ödendi; on binlercesi öldü ve denizlerde kayboldu. İltica etmek veya orada yaşamak için gittikleri diaspora ülkelerine yolculukları sırasında suç çetelerinin eylemleri ve resmî kurumların ihlalleri sonucunda sınırlarda ölenler de var.
Her ne kadar Suriyeli mülteciler diaspora ülkelerinde diğer mülteciler gibi hukuki ve idari kısıtlamalara maruz kalsalar da başta Almanya, Fransa ve Avusturya olmak üzere, Avrupa ülkeleri eğitime yönelmeleri ve işgücü piyasasına girebilmeleri için mültecileri bir entegrasyon sistemine tabi tuttular.
Diğer ülkeler ise Lübnan'da olduğu gibi hareket kısıtlılığı ile Türkiye, Ürdün ve Mısır'da olduğu gibi daha geniş hareket özgürlüğü tanıma arasında bölünmüş durumdalar. Bu ülkelerde de Suriyelilerin hareket alanı farklı aşamalarda değişiklik gösterdi.
Doğal olarak gençler Avrupa ülkelerinde dili öğrenmekte daha başarılıydılar, bu nedenle genel ve uzmanlık eğitiminin, işgücü piyasasına katılımın kapıları önlerine açıldı. Bu, bahsi geçen ülkelerdeki bazı Suriyeliler için başarının ve sivrilmenin başlangıcı oldu.
Suriyelilerin bir kısmı diğer ülkelerde olduğu gibi burada da eğitim alanında başarılı olup kendi işlerini kurmaya yöneldiler. Burada 3. tür iş alanı öne çıktı; birincisi yatırım ve ticari şirketler. Yatırımlara Mısır'daki tekstil endüstrisine yönelik yatırımlar ile Türkiye'deki döviz ve para transferi şirketleri örnek verilebilir. Ticari şirketlere gelince, çoğu ülkede Suriyeliler gıda ve araç ticareti yapan şirketler kurdular. İkinci tür iş alanı ise Avrupa ülkeleri, Arap ülkeleri ve Türkiye'de Suriyelilerin varlığının en önemli göstergeleri arasında yer alan restoran, fırın ve Arap eğitim kurumlarını kapsayan hizmet sektörüdür. Suriyelilerin üçüncü tür iş alanları ise büyük projelerden bireysel projelere kadar pek çok alan ve düzeyde çeşitlilik gösteren mesleklerdir. Çoğu diaspora ülkesinde ihtiyaç ve olasılıklar doğrultusunda bu faaliyetlerde bulunuluyor. Yukarıda anlatılanların diaspora ülkelerindeki Suriyeliler için genel bir başarıyı temsil ettiğini vurgulamaya gerek yok. Ancak eğitim, çalışma ve yatırım konularında esas olarak bireysel inisiyatif ve kişisel çabaya dayanıyorlar.
Çoğu zaman deneyim, imkanların sağlanması, yüksek çalışma ve devam etme yeteneği, tüm olumlu, destekleyici faktörlerin harekete geçirilmesi ve organize edilmesi ile bireysellik başarının nedenlerini temsil eder. Bunların çoğu Suriyelilerin kolektif ve ortak çalışma projelerinde bulunmayan faktörler. Suriyeliler özellikle kolektif ruh ve deneyimden, hatta kolektif ve ortak çalışmanın faydalarından yoksunlar.
Suriyelilerin diaspora ülkelerindeki varlığına ve faaliyetlerine ilişkin gerçekler, kolektif ve ortak projelerin başarısızlığına yol açan zayıflık ve bozulmayı ortaya koyuyor. Bu başarısızlık, sadece ekonomik yatırım niteliğindeki projeler için geçerli değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal projelerden siyasi projelere kadar uzanıyor. Geçtiğimiz on yılda Suriyeliler bu alanlarda onlarca girişimde bulundular, ancak istenilen başarıyı elde edemediler. Ayakta kalanlar ise tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yakalandılar. Siyasi grup kurma projesi ve başarısızlığına en belirgin örnek muhalefetin diasporadaki ana gücü olan “Ulusal Koalisyon”dur. Aynı durum diasporadaki toplulukların çoğunda mevcut olan sivil toplum kuruluşları ve ittifakları için de geçerli.
Durumun karmaşıklığı ve diasporadaki Suriyelilerin çalışmalarının çelişkili süreçleri ve sonuçları arasında, kolektif ve ortak projelerin irdelenmesinin, başarı yollarının incelenmesinin ve içindeki çalışma bağlamlarının değiştirilmesinin zorunlu olduğu kanıtlanıyor. Bu sadece Suriyelilere, onların davasına ve ülkelerine hizmet etmek için değil, aynı zamanda elde edilen bireysel başarıları sürdürmenin, devamını ve yükselişini sağlamanın, Suriyelilerin varlığının ve parçası oldukları toplumlarda gelecekteki rollerinin güçlendirilmesinin de yoludur.