Raouche Kayası’ndan düşüş, zorunlu bir düşüş değildi. Bazıları şok, yenilgi, umutsuzluk, yanlış hesaplama veya yanlış yönlendirilmiş duyguların sonucu olarak dengesini kaybedip istem dışı olarak kaydı. Bu yerin hem genel hem de özel olarak karmaşık bir sembolizmi var... Genel anlamı, güzelliği ile dikkat çeken jeolojik bir fenomenle bağlantılıyken, özel anlamı ise burayı intihar etmek için bir yer olarak gören bazı insanların doğasıyla bağlantılı.
İntihar, ister bireysel ister toplu olsun, politik bir boyut kazandığında, kasıtlı, önceden planlanmış ve tamamen bilinçli hale gelir... Başka bir deyişle, kibir veya umutsuzluk sonucu hayatlarına son verme kararı alanlar vardır. Burada, çöküşü ve intiharı bir araya getirirler, uçurumdan kaçamayacakmış gibi davranırlar ve sanki atlamaya kararlıymış gibi uçuruma doğru yönelirler.
Ölümcül savaş ve onun acı hatıralarının sonucu olarak yaşanan ilk çöküşün üzerinden bir yıl geçtikten sonra, yenilenlerin yaşadığı inkâr hali, onları daha da derin bir çöküşe itiyor; sanki düşünmeden, hesap vermeden ve durdurmaya çalışmadan düşüşlerini sürdürmeye kararlıymışçasına… Bu artık ilk düşüşle veya kayadan yaşanan ilk yıkımla bağlantılı değildir. İlk düşüşü ve onun çok yönlü yıkımlarını inkâr etmek, bu siyasi aktörün daha derin bir çöküşe gittiğinin farkına varamamasına neden oldu. Bu artık, ilk çöküşten de öte, daha karanlık bir düşüştür.
Herkes, insanların zihninde intiharla ilişkilendirilen bir turistik cazibe merkezi olan Raouche Kayası'nı görmemek için yolunu değiştirebilirdi. Kayanın kenarında duran herkes intiharın eşiğinde duruyor, kendini uçuruma ya da boşluğa doğru itiyor. Bu yer, suikastlar ve felaketlerle dolu Lübnan hafızasında hiçbir siyasi sembolizm de taşımıyor.
O anı, siyasi, feodal veya dindar ailelerin çoğunluğunun, partileri ve gruplarıyla birlikte, sembollerini bulundukları çevre içindeki özel yerlere hapsettiği bir anıydı. Dürzi lider Kemal Canbolat'ın doğumu veya suikastının halk hafızasında yer alan izleri, onun evi ve doğum yeri olan Muhtara Sarayı'nın bahçesinden çıkmadı. Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel'in suikastının hatırası, yaşadığı, büyüdüğü ve siyasi hayatına başladığı, suikastın gerçekleştiği yere yakın olan Eşrefiye bölgesindeki Sasine Meydanı'ndan çıkmadı.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın suikastının anısını yaşatmakla görevli olanların, bu halk anmasını ya kabri başında ya da suikasta uğradığı yerde gerçekleştirmeleri daha yerinde olurdu. Üç olayda da mekânın belirlenmesi, her birinin kendine özgü karakterine ve Lübnanlıların onlara yönelik farklı ve bölünmüş bakış açılarına dayanıyor. Bu, toplumu dikey olarak bölen bir ayrışmadır ve tüm tarafları, birbirlerinin hassasiyetlerine ve kutsallarına saygı göstermeye yöneltmelidir; bu tür anmalar, bölünmeyi derinleştiren bir unsur haline gelmemelidir.
Raouche ve kayalıklarındaki sahnede, iyileşme söylemlerinin abartılı ya da tamamen temelsiz olduğu açıktı. Aslında, kırılganlık gizlenemeyecek bir noktaya ulaşmıştı ve bu çöküş anlamsızdı. Çünkü bunu inkâr eden ve yeniden düşünmek istemeyenler vardı. Bu, kesinlik ve rasyonellik arasındaki ayrım çizgisidir; ideolojik kesinlik sahibi olanlar, meşruiyet, yasallık, devlet ve kimlik üzerine eleştiri ve diyaloğu reddederler.
Daha da tehlikelisi, onun bu reddedişi, bir inkâr anında ya da kendi gerçekliğini inkâr ettiği bir anda gerçekleşiyor; sorumluluğu başkalarına, özellikle de kendisini diğer vatandaşlarla hak ve yükümlülüklerde eşitleyen devlete atıyor. Bu nedenle, bu tutumunda ısrar etmesi, kendisi için daha fazla yıpranma ve kırılganlığa yol açacaktır; saldırganlığı ise onu ayakta tutmaya yetmeyecektir. Zira bireylerin, toplulukların, devletlerin ve ittifakların çöküşü açık bir şekilde ortadadır ve bu durum ‘tam bir çöküş’ olarak nitelendirilebilir.