Siyaset ve stratejik bilimlerde uzman olmayanlar şu ana kadar kapsamlı bir ‘Zafer Teorisi’ne (Theory Of Victory) sahip olmadığımızı bilmiyor olabilir. Bu da bizi Binyamin Netanyahu'nun Gazze savaşını nasıl ele aldığını düşünmeye sevk ediyor. Zafer kazanabilecek mi ve bunun Rusya'nın Ukrayna'daki ondan önce de Kosova Savaşı’ndaki zafer teorisiyle ne ilgisi var? Ayrıca Çinliler uçak gemilerini Boğaz'a göndermeye karar verirlerse ABD’lilere karşı kazanılacak zafer teorisi hakkında ne düşünüyorlar? Tabii ki Pyongyang'da tamamen farklı bir zafer teorisine sahip başka bir nükleer silahlı rejim daha var. Bu teorileri yan yana koymak bize Netanyahu'nun ve Gazze'nin kaderinin yanı sıra Afganistan'dan Fas'a büyük Ortadoğu bölgesindeki ABD varlığının kaderi hakkında da net ipuçları verebilir.
Tayvan'da; Çin'in düşüncesi ABD’lileri nükleer silahlarla caydırmak değildi. Çünkü basitçe söylemek gerekirse; ABD’nin beş binden fazla nükleer savaş başlığı var. Ancak onların düşüncesi, ABD’lilerin Pasifik Okyanusu ve Doğu Asya'da, Pasifik Okyanusu'nda hegemonya anlamında kesin bir zaferi bile imkânsız kılan zayıf noktaları (vulnerabilities) olduğuydu. Dolayısıyla ABD sınırlı bir zafer kazanıp barışı kaybedebilir. İster savaş zamanında ister savaş sonrasında ister Japonya'dan Tayvan'a kadar Asya sahasında hegemonya açısından olsun ister Güney Japonya'nın Akunawa kentindeki ya da Filipinler, Guam ve Güney Kore üslerindeki zayıf noktalarında gerçek anlamda kaybeder. Çin Kaliforniya'dan Teksas'a kadar şehirleri vurmak için balistik füzelerini kullanmaya karar vermediği takdirde, bunların hepsi Çin'in yararlanabileceği zayıf alanlar. Burada tahakküm ve aşırı kontrol anlamındaki zafer teorisi bile sınırlı kalıyor.
Okuyucunun Gazze'de olup bitenlerle zafer teorisinin ne ilişkisi olduğunu merak ettiğini biliyorum.
Gazze'deki zafer teorisi Ukrayna veya Tayvan'dakinden daha karmaşıktır. Örneğin Ukrayna'da Rusların bir zafer teorisi var. Temeli NATO'yu Rusya'nın kapsamı dışında tutmak ve NATO'nun tam kontrole sahip olmamasına dayanan sınırlı bir teori. Putin'e göre Ukrayna, bir arka bahçe değil, Çar'ın yatak odasının sınırlarına giden yoldur.
Ancak, sonuç olarak İsrail askeri doktrini için de geçerli olan kapsamlı zafer teorisini anlamak önemlidir. Netanyahu'nun Gazze'ye karşı zaferinin mümkün olup olmadığını anlayalım.
ABD’nin zafer teorisine en yakın olanı temsil eden Washington’ın kapsamlı caydırıcılık vizyonu altı unsurdan oluşuyor. Birincisi, müttefikler arasındaki siyasi bağların güçlü olması. Obama yönetiminin doğrulamaya çalıştığı şey buydu. Caydırıcı olarak siyasi ittifaklar ne anlama geliyor? Eğer Kuzey Kore, Japonya'nın Güney Kore'den veya ABD’nin siyasi ittifakından ayrılabileceğini fark ederse, bu siyasi caydırıcılığın sona ereceği anlamına gelirdi. İkinci unsur, konvansiyonel silahlarla askeri üstünlüğü sürdürmektir (ABD’nin bölgemizde İsrail ile denediği de budur. İsrail'in Araplara karşı niteliksel üstünlüğünün toplamı). Üçüncü unsur, geleneksel sürpriz saldırının gücüdür. Bu, 2003 Irak Savaşı'nda yaşandı. Belki de İran'ın Gazze savaşına girme girişimini etkisiz hale getirmek için uçak gemilerinin mevcut olmasının nedeni budur. Dördüncü unsur ise siber güç ve uzayın kontrolüdür ve bu, rakip ülkelerin ABD’nin yetenekleri hakkında bilmeyebileceği bir şeydir. Beşincisi, operasyon alanında ve ayrıca ABD düzeyinde füze savunması (ve bazı ABD’liler İsrail'i anavatanlarının bir parçası olarak gördüğü için İsrail Demir Kubbesi ABD topraklarının çerçevesine giriyor). Altıncısı müttefikleri güvende kılan ve aynı zamanda ABD topraklarında herhangi bir savaşı önleyen nükleer yeteneklerin operasyon alanında kullanılmasıyla ilgilidir. Bu, Amerikan zafer teorisinin ön taslağı olarak tanımlanabilecek kapsamlı Amerikan caydırıcılık teorisidir.
Ancak 1950'lerin en önemli teorisyeni Paul Nietzsche'nin açıkladığı gibi; son zamanlardaki nükleer kullanım, satranç oyunundaki şah gibidir: Tüm hamleler şahı korumak içindir. Ancak şah hareket ettiğinde oyun neredeyse biter.
Netanyahu'nun Gazze'de zafer kazanması için altı ABD unsuru mevcut mu? Ben Netanyahu'nun savaşı kazanabileceğini düşünüyorum. Ancak ABD’liler gibi barış da iki nedenden dolayı kaybolacak: Bunlardan ilki tarihseldir ve İsrail'in bu kadar çok sayıda çocuğu öldürerek kazandığı kapsamlı itibar kirliliğiyle ilgilidir (Filistin Holokost'u). İkincisi ise komşulara olan güven kaybıdır.
Yani ABD’nin Afganistan'dan Vietnam'a kadarki savaşları gibi; Netanyahu savaşın bir kısmını kazanacak, barışın bir kısmını kaybedecek ve İsrail'in kendi iç bütünlüğü açısından da kaybedebilir.
Tüm bunların ötesinde ABD zafer teorisi, geleneksel ülkelere karşı kazanılan zaferle bağlantılıdır. Grupları ve hareketleri caydırmakta başarısız oldu. Bunlardan en önemlisi, 11 Eylül 2001'de ABD'nin kendi topraklarında unutulmaz bir saldırıya imza atan El Kaide ve Usame bin Ladin'di.
El Kaide için geçerli olan, bir farkla Hizbullah ve Hamas için de geçerli. Ancak burada kaybedecek bir şeyi olan geleneksel bir düşmana karşı zafer teorisinden bahsediyoruz. Bu hareketlerin kaybedecek hiçbir şeyi yok ve onlar için zafer, yalnızca bir kişinin enkazdan çıkıp Hamas'ın varlığını sürdürdüğünü söylemesinden geçiyor.
Her şeyden önce, eğer zafer, ABD'nin Avrupa'daki veya Pasifik Okyanusu ve Doğu Asya'daki varlığı gibi operasyon sahası üzerinde egemenliğin ve hakimiyetin dayatılmasıysa, o zaman Michael Dole gibi teorisyenlerin, Demokratik Barış Grubu'nun, Joseph Nye ve Robert Cohen'in ekonomik karşılıklı nüfuz veya Fukuyama'nın Ortadoğu'da demokrasinin yayılması ve tarihin sonu hakkında söyledikleri gibi İsrail'in Ortadoğu bölgesi üzerindeki hegemonyasının sonuç verebileceğine inanmıyorum.
‘Literatürde yorumlandığı şekliyle her türlü zafer teorisi, sadece Binyamin Netanyahu hükümeti değil, Hizbullah füzelerinden korunmak ya da İran'a karşı caydırıcı olmak üzere ABD şemsiyesi altında kalmak için zaferin daha etkili bir demir kubbenin içine çekilmek olacağını düşünen tüm İsrail hükümetleri için iyiye işaret değil. ABD’nin sonsuza kadar bölgede kalacağını düşünmüyorum.