Halk mirasımızda Juha adında bir karakter vardır ama Juha'nın kim olduğunu bilmeye çalışmayın çünkü (bilginin babası) Google bile size pek fazla bilgi sağlayamayacak, dahası çelişkili olabilecek bilgiler sunacaktır. En yaygın rivayet onun, Araplara kadar ulaşan bazı kadim medeniyetlerden yaratılmış bir karakter olduğunu ve sade insanların felsefesini temsil ettiğini söyler. Hikayeleri ve şakaları hem genelde hem de özelde insanları eğlendirirdi, tıpkı bugün çok sayıda insanın modern sosyal medya aracılığıyla basit insanların ürettikleriyle eğlenmesi gibi. Burada yaygın tabir olan “ahmakları” kullanmamak için basit ifadesini kullandım.
Juha'ya dair anlatılan fıkralardan biri de şöyledir; Juha bir mahallede toplanmış birkaç oğlan çocuğuna rastlar ve onlara, “Size bir sır vereceğim ama bunu kimseye söylemeyin. Mahallenin başında filancanın evi var. Herkese açık büyük bir ziyafet düzenliyorlar” der. Bunun üzerine çocuklar onun tarif ettiği yere doğru koştururlar. Yalnız kalınca kendi kendine “Belki de dediğim doğrudur” diyerek o da çocukların peşinden koşar. İşte bugün sosyal medya Juha fıkrasındaki gibi “peşinden koşmadır”.
Fıkra eski olsa da günümüzün hızlı dijital çağında güncelliğini koruyor. Zira sosyal medyada dolaşan “bilgilerin” çoğunun “en azı yanlış” ve en çoğu da “sahte”. Ama yine de birçok kişi tarafından seviliyor ve halkın büyük çoğunluğu bunlara inanıyor.
Dini bilgiler -ki en tehlikelisi de bunlar- ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bilgiler, hepsi bir yalan haber birikimi oluşturuyorlar.
Yapılan araştırmalar, göndericinin aldatma niyeti olsun ya da olmasın ya da bazıları tarafından kasten ya da taklit etme amacıyla yayılmış olsun yanlış bilginin, doğru bilgiden daha hızlı bir biçimde ve daha geniş bir alana yayıldığını ortaya koyuyor. Hatta çoğu zaman yayılma hızı düzeltme çabalarını da aşıyor, çünkü alıcı bu düzeltmeleri okumayabiliyor. Bu olgu, etkileşimi önceliklendiren ve sıklıkla sansasyonel veya duygusallık yüklü içerikleri teşvik eden algoritmalar sebebiyle daha da kötüleşiyor. Çünkü insanoğlu başkaları ile alay etmek, oh olsun demek için doğal olarak tuhaf ve kınayacağı şeyleri bilmeye eğilimlidir.
Sosyal medya platformlarının tasarımında beğeni, paylaşım ve yorum gibi yüksek düzeyde etkileşim yaratan içeriklere öncelik veren bir tür hile vardır. Bu durum, platformların sansasyonel içerikleri yayma algoritmalarına bağlı olan ve doğruluğu her zaman ispat edilemeyen içeriklerin hızla yayılmasına yol açabiliyor. Yanlış bilgi hızla ivme kazanabilir ve çürütülene kadar milyonlarca kullanıcıya ulaşabilir. Bu durum, doğru ve zamanında bilginin kritik öneme sahip olduğu pandemi veya doğal afet gibi kriz zamanlarında özellikle bir soruna dönüşüyor.
Sosyal medyanın kamuoyunu yanıltmasının başlıca yollarından biri, oluşturulan yankı veya sohbet odalarıdır. Bunlar, kullanıcıların öncelikle mevcut kanaatlerini pekiştiren bilgi ve görüşlere maruz kaldıkları ortamlardır. Algoritmalar, içeriği kişisel tercihlere göre kişiselleştirir, böylece alıcıya özel bir haber akışı oluşturulur, aynı fikirler toplanır ve farklı veya karşıt görüşler dışlanır. Bu durum, kör önyargı ve taraflılığı, kişinin önceden sahip olduğu bilgileri pekiştiren bilgileri tercih etme ve sunulabilecek çelişkili kanıtları görmezden gelme eğilimini güçlendirir.
Sosyal medya, yanlış bilginin istenmeyen şekilde yayılmasının yanı sıra, bilgiyi sağlayanlar, guruplar veya kurumlar tarafından kamuoyunu kasıtlı olarak aldatmak amacıyla da manipüle edilebilmektedir. Kamuoyunu etkilemek, anlaşmazlıklar yaratmak veya siyasi, mali veya kültürel hedeflere ulaşmak için sahte haberler, propaganda ve dezenformasyon kampanyaları stratejik bir şekilde tasarlanmaktadır.
Siyasi oluşumlar ve çıkar grupları, propaganda yapmak ve seçmenlerin, tüketicilerin veya genel kitlelerin davranışlarını etkilemek için sıklıkla sosyal medyayı kullanıyorlar. Bu, partizan veya siyasi içeriği öne çıkaran sahte hesaplar, botlar ve görseller oluşturmayı ve yanlış anlatılar yaymayı içerebilir. Seçimler veya çatışmalar sırasında bu tür taktiklerin halk üzerinde derin etkileri olabilir ve halkın algısını etkileyebilir. Demokratik süreçlerin, pazarlama kampanyalarının sonuçlarını, hatta toplumsal ve kültürel önyargıları değiştirme potansiyeline sahiptir.
Teknolojik gelişmeler, kişilerin ana dilleri dışında bir dilde bile olsa, asla söylemedikleri veya yapmadıkları şeyleri söyleyebilen veya yapabilen deepfake'leri, yani artırılmış gerçeklik videoları ile ses kayıtlarını ortaya çıkardı. Bunlar kamuoyunu yönlendirmek, kamuya mal olmuş kişileri itibarsızlaştırmak veya toplumda karışıklık yaratmak için kullanılabiliyor. İkna edici düzeyde yanlış içerik üretme gücü, sosyal medyadaki bilginin güvenilirliğine yönelik önemli bir tehdit oluşturuyor.
Son günlerde yeni bir haber duyduk, o da ABD'deki teknoloji devlerinin, birkaç hafta öncesine kadar hâkim olan uygulamanın aksine, yayımlanan içerikler üzerindeki ön denetim ve sansürü kaldırma kararı aldığıdır. Bu platformlar artık yayınlanan bilgileri engellemek veya düzeltmek ile ilgilenmeyecekler ve bu eğilimin ABD'deki yeni yönetimin de onayından geçtiği görülüyor ki, bu durum da sahte ve yanlış bilgilerden kaynaklanan tehlikeleri artırıyor. Hemen hemen her yerde duyduğumuz yapay zekâ devrimine gelince, insanlığa daha önce mümkün olabileceğini hiç düşünmediği şeyleri sunuyor. Bu muhteşem bir devrim ve Çinliler de yakın zamanda bu devrime karşı bir devrimle dahil oldular. Atalarımızın sesini duymaya çok da uzak olmayabiliriz!
Son söz; birkaç yıl sonra bir arkadaşa veya bir hizmetçiye ihtiyacınız kalmayabilir, bunun yerine ucuz bir Çin robotu satın almanız yeterli olabilir.