Suriye'deki yeni rejimin, halkının tüm kesimlerini kucaklayan, bağımsız, güvenli, gelişen bir devlet inşa etmesini umuyoruz. Eski rejimin düşüşü, sadece Suriye değil, aynı zamanda Arap dünyası için de önemli olan bir aşamayla, monarşik cumhuriyetlerin ve aynı zamanda ideolojik yönetimlerin devrilmesi aşamasıyla kesişti. Son Suriye devrimiyle birlikte ideolojik yönetim öldü, ondan önce de milliyetçi ideolojik yönetim ve Sudan'da olduğu gibi dinsel ideolojik yönetim ölmüştü. Ortadoğu'da İran dışında ideolojiyle yönetilen hiçbir ülke kalmadı ve bu durum bölgedeki değişimleri inceleyenler için çarpıcıdır.
Suriye'deki yeni yönetim, yıllardır süren çatışmaların harap ettiği bir ülkeyi yönetmenin karmaşıklığıyla baş etmeye çalışırken, bir dizi meydan okumayla da karşı karşıya. Engeller çok yönlü ve siyasi istikrarsızlıktan, ekonomik yıkım, toplumsal parçalanma ve uluslararası baskıya kadar uzanıyor.
Siyasi istikrarsızlık en önemli sorunlardan biri; 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı, geride büyük bir güç boşluğu ve parçalanmış bir siyasi sahne bıraktı. Esed rejiminin kalıntıları, muhalif gruplar, radikal örgütler ve azınlık grupları da dahil olmak üzere çeşitli kesimler kontrol için rekabet etmeye devam ediyorlar. Suriye'nin etnik ve kültürel açıdan çeşitli sakinlerinin güvenini ve desteğini kazanabilecek tutarlı ve kapsayıcı bir hükümet kurmak zorlu bir görev. Yeni yönetimin ayrıca, her birinin bölgede kendi çıkarları ve nüfuzları bulunan bölgesel ve uluslararası aktörler arasındaki hassas güç dengesinin de ortasında yol alması bekleniyor.
Suriye ekonomisi perişan durumda; yıllardır süren çatışmalar sonucu altyapı tahrip olmuş. Yeni yönetim, ülke ekonomisini temelden yeniden inşa etmek gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. İşsizlik oranları endişe verici düzeyde yüksek ve birçok Suriyeli yoksulluk içinde yaşıyor. Sağlık, eğitim ve kamu hizmetleri gibi temel hizmetler aksadı ve ekonominin canlandırılması için önemli miktarda uluslararası yardım ve yatırım, altyapıyı onarmak, iş fırsatları yaratmak ve büyümeyi teşvik etmek için kapsamlı bir strateji oluşturmak gerekiyor. Ayrıca, kalkınma çabalarını engelleyen ve eşitsizliği sürdüren yaygın yolsuzluk sorununun da yönetimin gündemine alınması faydalı olacaktır.
Ancak en büyük meydan okuma, bir ideolojik yönetimin yerine başka bir ideolojik yönetimin gelmemesidir. Bu durum, Suriye'nin hedefleri açısından ölümcüldür ve dünyanın iyi yönetişime doğru yürüyüşüne aykırıdır.
Zorluklar çoktur. Birincisi, Suriye toplumunun, koşullar gereği “Suriye’nin geniş bir bölgesinde görece bağımsızlık” elde eden bir kesimi var ki, onlar da Suriyeli Kürt kardeşlerdir. Bu dosya karmaşık, zira Kürtler arasında “tam bağımsızlık” fikrini savunanlar var ve bu, Türkiye de dahil olmak üzere yaşadıkları çeşitli bölgelerde Kürtlerin birçok sorun yaşamasına yol açmış idealist bir teori. Suriye Kürtlerinden bazıları ise Irak modelini bir çıkış yolu olarak görüyorlar ama onun da kendine özgü koşulları vardı. Kürtlerin, çağdaş bir anayasa çatısı altında diğer Suriyeli unsurların parçası olması en uygunudur. Burada kalmak Kürtlere çok sayıda sorun yaratacak, aynı zamanda yeni bir Suriye'nin kurulmasını engelleyecektir.
İkincisi, belki de bileşenleri aşan bir Suriyeli kesimin taşıdığı idealist ulusal emeldir. Bu, hemen şimdi ideal bir devlet kurma hedefini gerçekleştirme emelidir ve bu da neredeyse imkânsız bir süreçtir. Bu kesim, ideallerden vazgeçmeyen ve aynı zamanda arzu edilen Suriye devletinin kurulmasını engelleyen aşırıcı uygulamalarını sürdürecektir. Süveyda'daki Dürzi muvahhidler, sahil kesiminde Aleviler, Hristiyanlar ve diğer gruplar da var; her birinin eski rejimin kendisine yaşattığı haksızlıkları, yeni rejimden de bazıları neredeyse imkânsız talepleri var.
Üçüncüsü, çoğunluk olduğunu ve aynı zamanda ideolojik fikirlerinin uygulanması en doğru fikirler olduğunu düşünen, önceki rejimin zulmüne ve adaletsizliğine belki de en büyük ölçüde maruz kalan geniş bir kesimin taşıdığı “dinamik İslam yönetimi diyebileceğimiz bir” takıntı da es geçilemez.
Suriye'deki bölgesel ve uluslararası emellerin yanı sıra bu üç bileşen karşısında yeni rejim, insanın kolayca ayağının kayabileceği bir yolda yürüdüğünü görüyor.
İran'ın Suriye'ye dönme isteği ile Moskova'nın Suriye kıyılarında kalma isteğini de göz ardı edemeyiz. İlki büyük bir kayıp yaşadı ve kapıdan çıktıktan sonra çevredeki kolları aracılığıyla pencereden tekrar içeri girmek için çok çabalayacaktır. Daha önce anlatılan iç ihtilaflar nedeniyle Suriye'nin pencereleri de hâlâ açık. Rusya'nın eski ve yenilenen, sıcak sularda bulunma hayalini de hafife almamak gerekiyor.
Ahmed eş-Şara'nın ilk ziyaretini Suudi Arabistan Krallığı'na yapması akıllıca bir siyasi hamledir. O Arapların kuluçka merkezidir, Körfez ülkelerine ve dünyaya açılan kapıdır, yeni yönetimin umutlarının doğal sığınağıdır. O bir şey katar, zayıflatmaz, yardımcı olur, bozmaz. Şara’nın ikinci ziyaretini, grubunun kendisi ile uzun yıllara dayanan ilişkilere sahip olduğu Türkiye'ye yapması da üzerine kazanımların inşa edilebileceği akıllı adımlardan biridir.
Şu ana kadar yeni Suriye yönetiminin üst düzey yetkililerinden gelen açıklamalar güven verici, ancak yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu büyük meydan okumaları hafife almak hata olur. Belki de yeni yönetimin ihtiyaç duyduğu iki adım var; birincisi, vaat edilen kurumların inşasında makul ölçüde hızlı olmak. İkincisi ise yalan ve uydurma haberlerle ortamın zehirlenmesini önlemek için çeşitli ve modern biçimleriyle medyaya önem vermek.
Son söz; riskler çok ve yeni rejimin adımlarının, olasılık dalgalarının önüne geçmesi ve sükunete ve yumuşaklığa dayanması akıllıca olacaktır.