Çağdaş dünyamız küresel liderlik konusunda gerçek bir kriz mi yaşıyor? ABD Başkanı Donald Trump'ın birkaç gün önce Brezilya'da düzenlenen BRICS zirvesinin ardından BRICS ülkelerine yüzde 10'a kadar gümrük tarifesi uygulama niyetini açıklaması şu soruyu gündeme getirdi: Çağdaş dünyamızın liderliği insanlığı kurtarmak için iş birliği, yoksa -Allah korusun- yok etmek için daha fazla çatışma yönünde mi ilerliyor?
Bu soru aslında bizi özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından ve ABD'nin dünya ve halkları üzerindeki tekelinden bu yana hep konuştuğumuz ve yazdığımız, Pax Americana yani Amerikan barışı döneminin krizi ile karşı karşıya bırakıyor.
Günümüzde, bilhassa Pax Americana'nın yeni bir dünyevi ütopya yaratmayı başaramaması sebebiyle sönmeye yüz tuttuğu bir dönemde, bir Pax Sinica olup olmadığını, yani Çin'in küresel çapta nüfuzunu genişletebileceği bir zamanın yaşanıp yaşanmayacağını sorgulayanlar bulunuyor. Başkan Trump yönetiminde “önce ve sonra ABD”ye dayanan Amerikan dış politikasının gerçekçiliğini gözlemleyen birçok kişi, Pax America’nın sönmeye yüz tuttuğu noktasında hemfikir.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in hem sözde hem de eylemde dünyayı yeniden yapılandırmayı amaçladığı artık bir sır değil. Washington'un ittifaklar ağını dağıtmak ve uluslararası kuruluşları Batı değerleri olarak tanımladığı şeylerden arındırmak istiyor. Keza ABD dolarını devirmek ve onu tahtından indirmek, aynı zamanda Washington'un biyoteknoloji üzerindeki boğucu kontrolünü de azaltmak istiyor.
Sahne, tarih boyunca yükselen tüm güçlerin çabalarına bakıldığında farklı veya aykırı görünmüyor; ABD'nin kendisi de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra eski dünyada İngiltere'yi zirveden indirerek bunu yapmıştı.
Şi Cinping, mevcut yetenekleriyle, küresel kurumların Batılı Aristotelesçi kavramlara değil, Çin’in Konfüçyusçu kavramlarına dayandığı yeni bir dünya düzeni veya Pax Sinica hedefliyor. Bunlar arasında ortak güvenlik, ekonomik kalkınma, Çin'in haklara ve devletin çizdiği politikalara ilişkin ilkeleri, ayrıca Çin teknolojisi kavramları yüzeyde özellikle belirgin olarak görülüyor. Kısacası Çin bundan sonra artık liderlik mücadelesi vermek zorunda kalmayacak, küresel ölçekte önemli bir rol üstlenecek ve kendi tek kutupluluk dönemini başlatacak.
Pax Sinica terimi aslında ülkesini özgüvenli, açık ve kapsayıcı bir devlet olarak gören Çin Devlet Başkanı’nın kullandığı bir başlık. Dünyanın en büyük uluslararası iş birliği platformunu (BRICS) kurdu ve uluslararası düzenin reformunun önünü açtı.
Gerçek şu ki, Çin'in yeni dünya düzeni kavramı, dört sütuna dayanan ve insanlık için ortak geleceğe sahip bir toplumu dikkate alıyor. Bu dört sütun; Kuşak ve Yol Girişimi, Küresel Kalkınma Girişimi, Küresel Güvenlik Girişimi ve Küresel Medeniyet Girişimi’dir.
Peki, dünya Çin'in ve onun uluslararası barış vizyonunun Amerikan vizyonuna alternatif olduğuna inanacak mı?
Kesin olan şu ki, Çin, Amerikan nüfuz alanında kat ettiği yeni mesafelere ve açtığı yollara rağmen, küresel liderlik kabiliyetlerinden uzak görünüyor.
Aslında Çin'in birçok komşusunun Washington ile daha yakın bağları var. Dahası Putin Rusyası da Trump'ın Washingtonu ile geçici de olsa bir ateşkese varmayı ve yeniden uzlaşı zamanlarının gelmesini umuyor.
Çin ekonomisi de pek iç açıcı görünmüyor, Çin'in ekonomik planlarının çoğu ya başarısız oluyor ya da ters tepiyor. Çin Devlet Başkanı, çatışmacı ve savaşçı diplomasisinden memnun görünse de bu yaklaşım Çin’e uluslararası alanda pek fazla dost kazandırmadı.
Çin'in başarısızlığı Pax Americana’nın bir geleceği olduğu anlamına gelmiyor. Dünyanın geri kalan halklarına uygulanan sert tarifeler, uluslararası yardımların kesilmesi ve mavi gezegeni yok edecek ekolojik bir patlamaya yol açsa bile iklim anlaşmalarından çekilmek yoluyla sanayisinin ve halkının korunmaya, yardıma ihtiyaç duyduğu sonucuna varan izolasyonist vizyonlar sonucu, dış politikalarında yaşanan belirgin bozulmayı düzeltmeye ihtiyacı var.
Askeri güç açısından Washington, Pentagon için 1 trilyon dolarlık bir bütçe tahsis etmeye yöneliyor. Bilim ve teknoloji alanında dünyanın en büyük on teknoloji şirketinden dokuzu Amerikalı. Siyasi açıdan hâlâ dünyanın en önemli meselesi.
Peki ya ABD'nin yumuşak gücü ve dünya halklarının gözündeki modeli ne olacak? Yumuşak güç kavramının babası Amerikalı bilge Joseph Nye'nin yakın zamanda sorduğu gibi, ahlak hâlâ önemli mi?
Beyaz Saray'ın efendisi, sevilmektense korkulmanın daha iyi olduğuna inanıyor. O Machiavelli'nin sadık bir öğrencisi. Ama bu dünya liderleri yaratmaz ya da Pax Americana’yı yaymaz.